İmar Kirliliği Suçunun Oluştuğu Haller – Yargıtay

 

KARARIN ÖZETİ : Binada yapılan değişiklikler bakımından imar kirliliğine neden olma suçunun oluşabilmesi için; söz konusu değişikliklerin ya İmar Kanunu’nun 5. maddesi anlamında bina olarak nitelendirilmesi ya da yapılan esaslı tadilatların binanın taşıyıcı unsurunu etkilemesi gerekmektedir.

 

YARGITAY CEZA GENEL KURULU
Esas No       : 2015/176
Karar No      : 2018/503
Karar Tarihi : 06.11.2018

MADDİ OLAY

Suça konu taşınmazın 1. katındaki 5×1.5 metre ebatındaki ön balkonda plastik doğrama ile kapatılarak ve arka cephedeki L şeklindeki balkonda 1×2.5 metre ebatında duvar örülerek elde edilen kapalı alanın 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 5. maddesinde yazılı yerlerden olmayıp bina vasfında bulunup bulunmadığı ve sanığın eyleminin TCK’nın 184/1. maddesinde yazılı imar kirliliğine neden olma suçunu oluşturup oluşturmadığına yöneliktir.

 

ASLİYE CEZA MAHKEMESİ KARARI

Asliye Ceza Mahkemesince bilirkişi raporu hükme esas alınarak, balkonları değişik şekilde kapatılarak binaya dahil etme eyleminin bina niteliğinde olmadığı ve yasal anlamda suçun unsurlarının oluşmadığı gerekçesiyle beraat kararı verilmiştir.

 

YARGITAY 4. CEZA DAİRESİ KARARI

Beraat kararının katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 4. Ceza Dairesince; somut olayda, taşınmazın 1. katındaki 5×1.5 metre ebatındaki ön balkonda plastik doğrama ile kapatılarak ve arka cephedeki L şeklindeki balkonda 1×2.5 metre ebatında duvar örülerek elde edilen kapalı alanın bina vasfına olduğu, ilave kullanım alanı kazandırdığı ve yapılmasının ruhsata tabi olduğu gözetilmeden, yerinde olmayan gerekçe ile beraat kararı verilmesi” isabetsizliğinden bozulmasına oy çokluğuyla karar verilmiştir.

Daire üyesi A. Kiriş; “Balkonları değişik şekilde kapatılarak binaya dahil etme eyleminin bilirkişi raporundan da anlaşılacağı üzere yasal anlamda suçun unsurlarının oluşmadığı…” görüşüyle karşı oy kullanmıştır.

 

YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞININ İTİRAZ KANUN YOLUNA BAŞVURUSU

Suça konu taşınmazın 1. katındaki 5×1.5 metre ebatındaki ön balkonda plastik doğrama ile kapatılarak ve arka cephedeki L şeklindeki balkonda 1×2.5 metre ebatında duvar örülerek elde edilen kapalı alanın TCK’nın 184/1. maddesinde yazılı ‘bina’ niteliğinde olmadığı kabul edilmelidir.

3194 sayılı Kanun’un 5. maddesinde yer alan bina kavramı, ‘Kendi başına kullanılabilen, üstü örtülü ve insanların içine girebilecekleri ve insanların oturma, çalışma, eğlenme veya dinlenmelerine veya ibadet etmelerine yarayan, hayvanların ve eşyaların korunmasına yarayan yapılardır.’ şeklinde tanımlanması karşısında,

Aydın İli Kuşadası İlçesi Güzelçamlı Beldesinde bulunan Cilt 87 Sayfa 8543’te kayıtlı bulunan 3025 sayılı parselde 2764 metre kare olanda yapılan dubleks katlı ve ruhsatlı inşaatın, sanık tarafından satın alınmasından sonra onaylı projeye aykırı olarak ön balkon ve yan arka balkon kapatılarak odaya dahil edilmesi şeklindeki eylemin, ruhsatlı binanın bazı bölümlerinde onaylı projeye aykırı hareket edilmesi sonucunda gerçekleştirilen tadilatın yapı niteliğinde olduğu, bina kavramının bir bütün olarak algılanması gerektiği, binanın içinde yeni bir bina inşa edilmesinin söz konusu olamayacağı, balkonun önceden de kullanılan bir yer olduğu, sanığın balkonu odaya katmasının yeni bir kullanım alanı yaratmadığı, sanığın eyleminin 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 32. maddesine aykırılık oluşturduğu ve yetkili Belediye Başkanlığı tarafından yıkım kararı verilmesi suretiyle onaylı projeye aykırı yapının düzeltilebileceği kabul edilmelidir.

Onaylı projeye aykırı yapılan binanın, mevcut taban yüzölçümüne (örneğin 100 metrekare inşaatın ruhsatı yerine daha fazla 120 metre kare inşaat yapılması ya da mevcut 100 metrekare inşaatın yanına ilave inşaat ve eklentiler yapılarak yeni kullanılabilecek ölçüde bir alanlar elde edilmesi) uygun olarak yapılmaması ve proje dışında yapılan ilave inşaatlarda ek kullanım alanının kazanılması durumunda TCK’nın 184/1. maddesinde yazılı suçun işlendiği kabul edilmelidir. Bina tanımı bir bütün olarak ele alınmalıdır. Binanın bir bölümünde yapılacak tadilat ve onarım niteliğindeki yapıların 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 5. maddesi kapsamında kabul edilememelidir.

Onaylı projeye aykırı olarak evin iki odasının birleştirilmesi, iki dükkânın birleştirilerek tek dükkan yapılması, balkonların cam ya da PVC doğramayla bina içine ya da odaya katılması şeklindeki tadilatlar TCK’nın 184/1. maddesinde yazılı suçu oluşturmamalıdır.

Söz konusu eylemler sonucunda binanın bir bölümünün projeye aykırı şekilde inşa edilmesinin yapı niteliğinde olduğu kabul edilmelidir. Eylemin, 3194 sayılı Kanun’un 32. maddesi kapsamında esaslı onarım niteliğinde olduğu, ruhsata tabi bulunduğu ve kanuna aykırı hareket edildiğinden suça konu yapının, idari makamlarca yıkımına karar verilmesi gerekmektedir. Ayrıca 3194 sayılı Kanun’un 42. maddesindeki idari yaptırım uygulanmalıdır. Söz konusu onaylı projeye aykırı nitelikte olan ve tadilat ve onarımları kapsayan ruhsatsız yapının TCK’nın 184/1. maddesinde yazılı bina niteliğinde olmadığı kabul edilmelidir.

Bu itibarla, Yüksek Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 08.09.2014 tarihli ve 19916-24567 sayılı kararında suça konu taşınmazın 1. katındaki 5×1.5 metre ebatındaki ön balkonda plastik doğrama ile kapatılarak ve arka cephedeki L şeklindeki balkonda 1×2.5 metre ebatında duvar örülerek elde edilen kapalı alanın bina vasfında olduğu, ilave kullanım alanı kazandırdığı ve yapılmasının ruhsata tabi olduğu gözetilmeden, yerinde olmayan gerekçe ile beraat kararı verilmesine yönelik kararının hukuka aykırı olduğu görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.

 

YARGITAY CEZA GENEL KURULU KARARI

Uyuşmazlığa konu TCK’nın 184. maddesinin birinci fıkrasındaki suçun oluşabilmesi için failin yapı ruhsatiyesi almadan veya ruhsata aykırı olarak bina yapması ya da yaptırması gerekmektedir.

TCK’nın 184. maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen suçun konusu, belediye sınırları veya özel imar rejimine tabi yerlerde bulunan binadır. Bu anlamda, belediye sınırları veya özel imar rejimine tabi yerler dışında bulunan binalar, anılan düzenlemenin kapsamına girmemektedir. Binanın mutlaka betonarme olması gerekmeyip ahşap binalar da TCK’nın 184. maddesinin birinci fıkrası kapsamındadır. Yine bu suç bakımından binanın ruhsata tabi olması yeterli olup belirli bir genişlikte veya yükseklikte olmasına gerek yoktur.

Maddede belirtilen “bina” kavramından ne anlaşılması gerektiğine ilişkin herhangi bir açıklamaya yer verilmemiş olup, bu kavram İmar Kanunu’nun 5. maddesine göre belirlenmektedir. Anılan düzenlemede bina, “Kendi başına kullanılabilen, üstü örtülü ve insanların içine girebilecekleri ve insanların oturma, çalışma, eğlenme veya dinlenmelerine veya ibadet etmelerine yarayan, hayvanların ve eşyaların korunmasına yarayan yapılar” şeklinde tanımlanmıştır.

TCK’nın 184. maddesinin birinci fıkrasında yalnızca binadan söz edilmiş olup “yapı” kavramına yer verilmemiştir. Bu nedenle, ruhsatsız ya da ruhsata aykırı olarak yapılan bahçe, istinat duvarı, yüzme havuzu, iskele, köprü, tünel, rıhtım, yol ve benzeri yapılar suç kapsamına dâhil değildir (Abdulbaki Giyik, İmar Kirliliğine Neden Olma Suçu, TBB Dergisi, Yıl: 2018, S. 134, s. 77).

Öğretide, ruhsata uygun olarak yapılan binada ruhsat alınmaksızın sonradan değişiklik yapılmasının TCK’nın 184. maddesinin birinci fıkrası kapsamında olmadığı ileri süren yazarlar (Mine Arısoy, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda İmar Kirliliğine Neden Olma Suçu, Terazi Aylık Hukuk Dergisi, 2007, S. 13, s. 90; İbrahim Ceyhan, İmar Kirliliğine Neden Olma Suçu, CHD, 2009, S. 10, s. 94) bulunmakla birlikte, böyle bir durumda suçun oluşup oluşmadığı, binada sonradan yapılan değişikliklerin niteliğine göre belirlenmelidir.

Mevcut bir bina üzerinde ve binanın kapsamı dahilinde olmak koşuluyla, İmar Kanunu’nun 21. maddesinin 3. fıkrası uyarınca “Derz, iç ve dış sıva, boya, badana, oluk, dere, doğrama, döşeme ve tavan kaplamaları, elektrik ve sıhhi tesisat tamirleri ile çatı onarımı ve kiremit aktarılması ve yönetmeliğe uygun olarak mahallin hususiyetine göre belediyelerce hazırlanacak imar yönetmeliklerinde belirtilecek taşıyıcı unsuru etkilemeyen diğer tadilatlar ve tamiratlar” ruhsata tabi olmadığından, yapılan değişikliğin bu kapsamda kalması hâlinde suç oluşmayacaktır.

Ancak, yasal düzenlemede sayılan hususlar dışında yapılan değişikliklerin mutlaka imar kirliliğine neden olma suçunu oluşturacağı sonucuna ulaşılmamalıdır. İmar Kanunu’nun 21. maddesinin üçüncü fıkrasında belirtilen sınırlamalar dışında kalan değişiklikler bakımından imar kirliliğine neden olma suçunun oluşabilmesi için;

Söz konusu değişikliklerin ya İmar Kanunu’nun 5. maddesi anlamında bina olarak nitelendirilmesi ya da yapılan esaslı tadilatların binanın taşıyıcı unsurunu etkilemesi gerekmektedir.

Yapılan değişiklikler bina olarak nitelendirilemiyorsa, İmar Kanunu’nun 21. maddesinin 2. fıkrasına aykırı davranılması nedeniyle aynı Kanun’un 42. maddesinde belirtilen idari yaptırımların uygulanmasıyla yetinilmelidir (Giyik, s. 78-79). Buna karşın, yapılan değişikliklerin İmar Kanunu’nun 5. maddesi anlamında bina vasfını taşıması durumunda TCK’nın 184. maddesinin birinci fıkrasındaki imar kirliliğine neden olma suçu oluşacaktır.

Yapılan değişikliklerin bina olarak değerlendirilip değerlendirilemeyeceğinde başvurulan lçütlerden birisi, bunların “esaslı tadilat” kapsamında kalıp kalmadığıdır.

Esaslı tadilat, 3030 sayılı Kanun Kapsamı Dışında Kalan Belediyeler Tip İmar Yönetmeliği’nin 16. maddesinde “Yapılarda taşıyıcı unsuru etkileyen ve/veya inşaat alanını ve ruhsat eki projelerini değiştiren işlemler” şeklinde tanımlanmış ve esaslı tadilatın ruhsata tabi olduğu ifade edilmiştir.

Yargıtay uygulamalarına göre de sonradan ruhsata aykırı olarak yapılan değişikliklerin bina niteliğinde olup olmadığının değerlendirilmesinde binanın taşıyıcı unsurunu etkileyip etkilemediği veya alan kazanma niteliğinde olup olmadığı hususları dikkate alınmaktadır. Yine İmar Kanunu’nun 5. maddesine uygun kapalı alanda kullanılan malzemenin kalıcı olup olmadığı ve değişikliğin sabit şekilde yapılıp yapılmadığı da Yargıtay Özel Ceza Dairelerince değişikliklerin bina vasfında olup olmadığının değerlendirilmesinde kullanılan ölçütlerdendir.

Güzelçamlı Beldesi Cumhuriyet Mahallesi Uğur Mumcu Caddesi No. 83/8 adresinde, tapunun 3025 parsel 13 bağımsız bölüm sırasında kayıtlı bulunan, sanık …’e ait konutta yapılan incelemede; ruhsat ve eklerine aykırı olarak dubleks meskenin birinci katında yer alan 1,5×4,80 metrekare alanlı ön balkonun plastik doğrama ile kapatılarak 7,20 metrekare, arka cephedeki 1×2,5 metrekarelik “L” şeklindeki balkonun ise yan bahçeye bakan bölümünde duvar örülerek 2,5 metrekare kapalı alan oluşturulduğunun tespit edildiği olayda;

Sanığın, yargılama evresinde, aykırılığa konu yapı unsurlarını 1997 yılından bu yana birkaç seferde yaptırdığını, son işlemin iki yıl önce yaptırdığı ferforje olduğunu savunduğu, bu savunmanın sanığın komşuları olan tanıklar Reşit Postallı ve Hatice Mazı tarafından doğrulandığı, hükme esas alınan 01.07.2011 tarihli bilirkişi raporunda suça konu imalatın ne zaman gerçekleştirildiğine ilişkin teknik verilere dayanan bir tespit yapılmadığı, binanın taşıyıcı unsurunu etkileyip etkilemediğine yer verilmediği ve dosya kapsamından taşınmazın edinme şeklinin belirlenemediği hususları birlikte değerlendirildiğinde;

Suça konu imalatların yapım tarihinin ve bina vasfında olup olmadıklarının belirlenmesi amacıyla tapu kayıtlarının getirtilerek sanığa ait konutun edinme şekli ve bilirkişi raporunda edinme tarihi olarak gösterilen 24.09.2009 tarihinden önce de sanığın söz konusu yerde oturup oturmadığı saptandıktan sonra bilirkişiye yeniden inceleme yaptırılarak ruhsata aykırı imalatların yapım tarihinin ve binanın taşıyıcı unsurunun etkilenip etkilenmediğinin tespit edilmesi hususlarında teknik verilere dayalı ek rapor alınması ve dosyadaki tüm delillerin birlikte değerlendirilerek sonucuna göre sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerekirken, eksik araştırma ile hüküm kurulması usul ve kanuna aykırıdır.

Öte yandan, ulaşılan sonuç karşısında, hükümden sonra 18.05.2018 tarihli ve 30425 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 7143 sayılı Vergi Ve Diğer Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun’un 16. maddesi ile 3194 sayılı İmar Kanunu’na eklenen Geçici 16. maddesi uyarınca sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunmaktadır.

Bu nedenle, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının değişik gerekçeyle kabulüne karar verilmelidir.

SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının değişik gerekçeyle KABULÜNE,
2- Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 08.09.2014 tarihli ve 19916-24567 sayılı bozma kararının KALDIRILMASINA,
3- Kuşadası 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 17.04.2012 tarihli ve 145-424 sayılı kararının, sanık hakkında eksik araştırmayla hüküm kurulması ve 3194 sayılı İmar Kanunu’nun Geçici 16. maddesindeki düzenleme, maddede belirtilen şartların yerine getirilmesi hâlinde ruhsatsız veya ruhsat eklerine aykırı yapılarla ilgili yapı kayıt belgesi verilmesini sağlaması bakımından sanık lehine hükümler içerdiğinden, sanığın hukuki durumunun yeniden belirlenmesinde zorunluluk bulunması sebepleriyle BOZULMASINA,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 06.11.2018 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.

Benzer Makale  Parselasyon Yapılmadan İfraz ve Tevhit Yapılabilir mi?

Yorum Yap

Yıldız (*) işareti ile işaretlenmiş alanlar zorunludur.